Kutsal Yolculukla yeniden diriliş

Hep ıskalıyoruz, hep uzak ve pahalı geliyor bize oraları. Oysa bir haftalık Antalya tatilinde ne harcıyorsanız o topraklarda da aşağı yukarı aynısını harcıyorsunuz. Bu, işin maddi yönü. Peki ya manevî kazançları? En sevdiğimiz (SAV) orada, en çok andığımızın (CC) evi de orada. Manevi kaynağımız, okyanusumuz orada; zemzemimiz, iksirimiz, hayat gayemizin şekillendiği dağlar, taşlar, mağaralar da orada. Yıllarca ıskaladık oraları. Hele bir yaşlanalım dedik. Neden böyle dedik. Oysa tam tersi, gençken gitmek gerek oralara. Aynı zamanda dolu dolu gitmek. Daha fazla kazanmak, daha fazla anlamak, daha fazla yaşamak için. Oralar bir tatil yöresi değil, rahatça dolaşabileceğimiz, istediğimizi yapabileceğimiz yer hiç değil. Orası edepte zirve olma yeri. Bir nefesle, bir adımla binleri, yüz binleri kazanma yeri… Geçtiğimiz günlerde biz de oradaydık…

Umreye gitmek için öncelikle bir turizm şirketiyle anlaşmanız gerekiyor. S.Arabistan hükümeti tek başınıza buralara gelmenize izin vermiyor. Zahiri unsurların dört dörtlük olmasını istiyorsanız iyi bir turizm şirketiyle anlaşmanızda fayda var. Ucuzun değil kalitenin peşinde olmak sadece üç beş kuruşunuzu kaybettirebilir. Tur rehber hocalarının ilmî ve manevî yetkinliği de çok önemli. İslam tarihinin merkezinde seyahat ederken kronolojik bilgilerin yanı sıra olayların bugüne yansıyan yönlerini anlatacak, hikmet yönünden de hadiseleri irdeleyecek, kalbinize hitap edecek yetkinlikte hocalar aranmalı.

ANLATILAMAZ, YAŞANIR…

Önce insanlığın iftihar tablosunun mübarek şehrine, Medine’ye gidiyoruz. Medine, medeniyet kökünden geliyor. Mekke’ye 430 km mesafede. 500 bin civarında nüfusu var. Kainatın efendisinin (SAV) kabri burada. Medine denince hemen akla gelen, Mescid-i Nebevi’de namaz kılmak ve Efendimiz’in kabr-i şerifini ziyaret etmek... Çünkü o, “Kabrimi ziyaret edene şefaatim nasip olur” diyor, “Kim beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaret etmiş gibidir” buyuruyor. Ancak onu ziyaret ve selamlama nasıl olmalı? Bunun için, İmam-ı Ebu Hanife’nin bir edepsizlik ederim endişesiyle 55. denemesinde Efendimiz’in huzurundan geçebildiğini hatırlamak yeterli olabilir...

Kainatın efendisinin kabri Mescid-i Nebevi’nin içinde. Bilindiği gibi peygamberler vefat ettikleri yere defnediliyor. Efendimiz de vefat ettiğinde evindeydi. Bugün onun evi ve evinin bahçesi Mescid-i Nebevi sınırları içinde yer alıyor. Kabri yeşil kubbeli bir türbe ile taçlandırılmış. Medfun bulunduğu Hücre-i Saadet, yeryüzünün her tarafından daha değerli ve şerefli kabul ediliyor. En sevgilinin, efendiler efendisinin huzurundan geçmek, onu selamlamak çok zor, çok heyecanlı bir süreç. Bu hem bir iç muhasebeyi, hem ona layık bir ümmet olup olamama muhasebesini de beraberinde getiriyor. Üstad Necip Fazıl burayı ziyaret ettiğinde bakın neler yaşamış: “Peygamber mescidinin Kâbe’ye doğru sol duvarı üstünde ‘Şebeke-i Saadet: Mesut noktalar manzumesi’ne yol verici kapıdan nasıl girebildik, ayakkabılarımızı nasıl çıkarabilip kime ve nereye teslim edebildik, kalabalığa nasıl katılabildik, nasıl adım atabildik, girişe göre mukaddes çerçevenin sağından yürüyüp ve cephesinden kıvrılıp, Kâbe’ye bakan öbür tarafına, cephenin sağ tarafına, mukaddes başın hizasına nasıl gelebildik, bilemem, anlatamam!”

Biz tekrar izlenimlerimize dönelim. Umre mevsimi açılır açılmaz ilk günler Medine sakindi. Sonrasında kalabalıklaştı. O ilk günler Efendimizi (SAV) selamlamak belli bir sıra ile ve düzen içinde gerçekleşiyordu. Efendiler efendisinin hemen solunda Hz.Ebubekir, onun hemen yanında da Hz.Ömer’in kabirleri bulunuyor. Üç dost yan yana. Yine mescidin içinde yer alan Ravza-i Mutahhara’da yani Efendimiz’in (SAV) eviyle minberi arasında namaz kılmak, dua etmek için müminler adeta birbirleriyle yarışıyor. Burası cennet bahçelerinden bir bahçe zira. Cennette namaz kılmak. Havası çok farklı buranın. Bunu müşahede edebiliyorsunuz. Kokusu da bambaşka. Ama bu kokunun sırrı ne? Her milletten insanı yaklaşık 200 metrekarelik bu alanda el açmış dua ederken görmek... Burada yer bulmak için geceden sıraya girenler oluyor. Mevlid Kandili’nde bu bahçe, iğne atsanız yere düşmeyecek hâldeydi.

TÜRK UMRECİLERİN ALIŞAMADIĞI İKİ HUSUS

Biraz da Mescid-i Nebevi’den bahsedelim. Yeryüzünde ziyareti Efendimizce (SAV) tavsiye edilen üç mescidden biri (Diğerleri Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa). Yaklaşık 800 bin Müslüman burada aynı anda namaz kılabiliyor. Medine halkı ferahlamak istediğinde kendisini buraya atıyor. Gerçekten de mescidin havası insanı rahatlatıcı mahiyette. Mescid 24 saat açık. İçinde uyuyanlar da var, Kur-an okuyan, namaz kılan ve sohbet edenler de.

Umre’nin bu döneminde Türklerin yoğunluğu göze çarpıyor. Türklerin alışamadığı hâllerin başında namazda insanların birbirlerinin önünden geçmesi geliyor. Ancak yüz binlerce insanın namaz kıldığı bir yerde bu kuralın ihlal edilmemesi daha büyük sorun olurdu. İslam kolaylık dini. İslam âlimleri burada namaz kılanların önünden geçmeye izin veriyor. Türklerin alışamadığı bir durum da mescidde uyunması. Oysa mescidde uyumak sünnet. Bu iki durum Türkler arasında bilgisizlikten kaynaklanan dedikodulara sebebiyet veriyor. Oysa Mekke ve Medine halkı hakkında ileri geri konuşmamak gerekiyor.

Mescid-i Nebevi, başlı başına haber konusu olacak bir cami. Otoparkı, avlusu, abdesthaneleri, iç döşemesi, genişletme çalışmaları ve tarihî değişimine gir(e)meden birkaç şey daha ekleyelim. Buranın 5 imamı bulunuyor. İmamların hepsi de farklı işlerle meşguller. Medine halkı bu sıralar Salah El Budeyr’in kıraatine hayran. Türkler de bu hocanın sesine hayran. Burada namazlar bize nazaran daha sakin, daha teenniyle kılınıyor. İmamın kıraati o kadar güzel ki, rükuyu daha da geciktirmesi, Kur’an okumaya devam etmesi için adeta içinizden yalvarıyorsunuz.

Mescid-i Nebevi’den çıkıp bir başka mescide, Kuba’ya gidelim. İslam tarihinin bu ilk mescidi Medine’nin kuzeyinde bulunuyor. Mekke’den hicret eden Efendimizi (SAV) Medine halkı burada karşıladı. Kur’an’da ‘takva üzerine inşa edilen mescid’ diye övgüye nail olan bu mescide Efendimiz hayatı boyunca büyük vefa gösterdi. Mesela bir hadis-i şeriflerinde “Kim cumartesi günleri güzelce abdest alır ve Kuba mescidine gider orada namaz kılarsa onun için bir umre sevabı vardır” buyurmuştur. Kıblenin Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye döndüğü Kıbleteyn (iki kıbleli mescid) de önemli ziyaretgâhlardan.